Açık denizde balık yetiştiriciliği sistemlerinde deniz bitlerinin yönetimi, etkili, ekonomik ve çevresel açıdan sürdürülebilir yöntemler gerektiren önemli bir zorluk. Norveç gibi su ürünleri yetiştiriciliğinde doğa ile daha dost, kimyasal içermeyen ve dolayısıyla daha sürdürülebilir görünen yöntemlerle çalışmayı tercih eden ülkelerde, balıkların yetiştiricilik ortamından çekilerek üzerlerindeki deniz bitlerinin ve yumurtalarının temizlenmesi gibi yöntemler uygulanıyor.
Bu yöntemim kimyasal kullanılarak yapılan arındırma yöntemlerine göre çevre için daha avantajlı olduğunu söyleyebiliriz fakat bu sürecin kendine özgü bazı dezavantajları var. Bunların arasında, bit temizliği öncesi balıkların belirli bir alanda kısa süreliğine de olsa yoğunlaştırılması var ki bu da stresin başlıca kaynaklarından. Yoğunlaştırma ve stres aynı zamanda daha fazla oksijen tüketimi anlamına da gelir. Yetiştiricilik tesislerindeki hayvanların refahları söz konusu olduğunda bu prosedür esnasında ortamdaki koşulların iyi ayarlanması gerekiyor; özellikle de oksijen bakımından.
Kontorllü koşullu yetiştiriciliğin herhangi bir aşamasında kalıcı hale gelmiş yada gelmesi muhtemel olan düşük oksijen seviyesine çözüm bulmak ve dolayısıyla balıkların refahlarını arttırmak amacıyla, Norveçli bir su ürünleri şirketi ilk olarak gemilerini, her biri 3 bar'da 220 m3 su sağlayan, 31 kW'lık iki pompayla çalışan dört oksijen konisi ile donattı. Koniler suya yeterince oksijen vermeyi başarsa da, iş yoğun enerji tüketimi nedeniyle oldukça maliyetli. Bunun ardından stratejisini değiştiren şirket difüzör hortumlarıyla oksijen enjekte etme metoduna geçti.
Bu yöntem, konik pompaların yüksek miktardaki enerji tüketimini ortadan kaldırırken, oksijen transfer verimliliğini azalırken çok büyük hacimlerde, oksijen gerektiren üretim maliyetlerini arttırdı. Ek olarak, karşılaşılan bir diğer sorun da, difüzör hortumundan çıkan kabarcıkların balık sayma sisteminin verdiği sonuçların doğruluğunu etkiledi.
Doğru havalandırma stratejisi nanokabarcık teknolojisinden mi geçiyor?
Daha etkili bir çözüm arayışında olan şirket, nanokabarcık teknolojisini denemeyi tercih etti. 2021 baharında şirket, yükleme hortumlarının bit giderme sistemine bağlantı noktasının üzerindeki bir destek yapısı üzerine stratejik olarak konumlandırılan bir nanokabarcık jeneratörünü kurdu.
Sistem, 200 ton balığı desteklemek için gereken tipik oksijen miktarının yalnızca bir kısmını enjekte ederek üstün oksijen transfer etkinliği gösterdi. Nanokabarcık teknolojisinin başarılı entegrasyonu, yalnızca şirketin oksijenasyon gereksinimlerini karşılamada değil, aynı zamanda CO2 emisyonlarını düşürme girişimlerinde de önemli bir ilerlemeye işaret etmekte.
Bu sistem, yüksek verimli gazdan sıvıya enjeksiyon teknolojisini kullanarak su akışına göre çalışır. Toplu oksijeni nanokabarcıklara dönüştürerek suyu yüksek seviyelerde çözünmüş oksijenle doyurur. Nötr kaldırma kuvvetine sahip negatif yüklü nanokabarcıklar suda uzun süre kalır ve sudaki çözünmüş oksijen seviyesini stabilize eden bir tampon görevi görür.
Kalıcı şekilde devamlı olarak çalışması için tasarlanan jeneratörde hareketli parça bulunmaması, kolay kurulumun yanında ve mevcut pompa sistemleriyle kusursuz entegrasyon sağlanmasını destekliyor. Herhangi bir yetiştiricilik operasyonunda oksijen seviyesini arttırmak için doğrudan akış hattına veya yan akıma monte edilebilir. Bu teknoloji sudaki çözünmüş oksijen seviyesini yükselttiği gibi besleme sırasında kullanıldığında, büyüme oranlarını artırmayı destekliyor. Biyokütledeki artış kârlılığı da beraberinde getiriyor.
Araştırmalar, nanokabarcıkların patojenleri en aza indirdiğini, hastalıkların azalmasına yardımcı olan bir ortam sağladığını, solungaç sağlığını iyileştirdiğini ve ölüm oranlarını düşürdüğünü gösteriyor. Nanokabarcıklar aynı zamanda sudaki toksinleri ve atıkları nötralize edebilir, aynı zamanda yüzeyleri fırçalayabilir ve biyofilm oluşumunu engelleyebilir.
Balık yetiştiriciliği yapılan sistemlerde kullanılan gemilerdeki oksijenasyon sistemlerinin çalıştırılmasında, dizelle çalışan temel kompresörler ve pompalar enerji tüketimini arttıran başlıca etmenlerden. CO2 emisyonlarının doğrudan azaltılması, enerji talebinin ve dizel tüketiminin ele alınmasıyla başarılabilir. Koniler ve difüzörler gibi geleneksel oksijenleme sistemleriyle karşılaştırıldığında nanokabarcıklar önemli ölçüde daha verimli. Bu durumda, Moleaer'ın sistemi, operasyonlar sırasında hem enerji hem de oksijen tüketimini hesaba katarak, konilere kıyasla CO2 emisyonlarında %60'lık etkileyici bir azalma gösterdi.
Norveçli balıkçılık şirketi, oksijen ve enerji tüketimini iyileştirerek CO2 emisyonlarını azaltırken, somon yetiştiriciliğindeki büyük sorunlardan birisi olan deniz bitlerinden kurtulma işi sırasında daha fazla oksijenlenme sağlıyor.